Garip Akımı Hareketi 1. Yeni Şiiri Özellikleri Şairleri

Garip Şiiri ve Özellikleri

1- “Garip Şiiri“, daha sonra “Birinci Yeni” ve “Yeni Şiir” olarak adlandırılmıştır.
2- 1941 yılında Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat Horozcu, Melih Cevdet Anday “garipsenmesini” istedikleri “Garip” adlı ortak bir kitap yayımlamışlar. Kapağında Orhan Veli Kanık’ın, içinde ise üç Garipçinin isimlerini gösteren “Garip” adlı kitap, büyük boyda, kaba bir kağıda basılmış olup 60 sayfa içinde, Melih Cevdet Anday’ın 16, Oktay Rıfat Horozcu’nun 21, Orhan Veli Kanık’ın 25 şiirini içermektedir. Kitaplarına seçtikleri isim ve “Bu kitap, sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir.” cümlesi, gelenekten ve yerleşik şiirden kopuşlarını ifade eder.
3- Şiirle ilgili görüşlerini Orhan Veli’ninGarip” adlı kitaplarına yazdığı ön sözde açıklamışlardır. Ön söz Orhan Veli’ye aittir, ancak ortak kitabın ortak görüşü olduğundan imzasız olarak yayımlanmıştır.
4- Edebiyat eleştirmenlerinin değişik yorumlarına uğrayan Garip akımını Nurullah Ataç ve Sabahattin Eyüboğlu desteklemiş, Ahmet Hamdi Tanpınar şiirden uzaklaşma saymıştır. Orhan Veli neslinin, “Atatürk devrinde yetişen ve edebiyat sahasına atılan son nesil” olduğunu ifade eden araştırmacılar da vardır. Asım Bezirci, olaya politik bir açıdan yaklaşarak Garip şiirini ”İnönü Diktası’nın şiiri”, hatta “resmi şiir” olarak gören Attila İlhan’a paralel bir tavır sergilemiştir.

Garip Akımı Sanatçıları

1- Orhan Veli Kanık
2- Oktay Rıfat Horozcu
3- Melih Cevdet Anday

Garip Akımının Görüşleri ve Özellikleri

1- “Mısracı zihniyete” karşı oldukları için ölçü ve uyağı reddetmişlerdir. İlk çağlarda “ikinci dizenin daha kolay hatırlanması için bir araç” olarak kullanıldığına inandıkları ölçü ve uyağı şiirden dışlarlar. Onlara göre, şiirde ahenk, ölçü ve uyak dışında aranmalıdır. “Şiir öyle bir bütündür ki bütünlüğünün farkında bile olunmaz.” Hece ölçüsünü de aruz ölçüsünü de gereksiz bulmuşlar, serbest şiir anlayışını benimsemişlerdir.
2- Şiirde “tarihinin aç gözünü doyurmuş olan edebi sanatlara” artık gerek olmadığını savunmuşlardır. Onlara göre her türlü söz ve anlam sanatı bırakılmalıdır. Bütün söz oyunlarının karşısında durmuşlardır. Teşbih ve istiareden, tabiatı zeka ile değiştirdiği ve bozduğu için uzak kalmışlardır. “Gibi” kelimesini hiç kullanmamışlardır. Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” şiiri sanatlı söyleyisin dışlandığı önemli şiirlerindendir:

“Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar,
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir

Ayakkabısı vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah’ın adını
Günahkar da sayılmazdı
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye”

3- “Şiir halka seslenmelidir” anlayışıyla sokağı ve günlük yaşamdaki her şeyi şiire aktardılar.
4- Garip’in ön sözü “Şiir yani söz söyleme sanatı” diye başlar. Şiir için ayrı, özel bir şiir dilini reddederler. Halkın kullandığı dilin şiir dili için en verimli kaynak olduğunu savunmuşlardır. Şiirin günlük konuşma dilinin alelade sözcükleriyle yazılması gerektiğini savunmuşlardır. Onlara göre, şiir dilinde şairanelikten kaçınılarak dildeki her kelimeye yer verilmelidir. Şiirde günlük hayattaki “ayakkabı, nasır, salata, kundura” gibi sıradan sözcükleri kullanmışlardır.

“Deli eder insanı bu dünya,
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku
El Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.”

5- “Basitlik, sadelik ve aleladelik” ilkesini benimsemişlerdir.
6- Eskiye ait her şeyin karşısında durmuşlardır. Onlara göre, şiir bütün geleneklerden uzaklaşmalıdır. Ahmet Haşim’in kişiliğinde eski şiiri yermişler ve eski şiirle dalga geçmişlerdir. ” Parodi”ye başvurmuşlardır.

Parodi Nedir?

Parodi: Eski Yunanca ‘yanında, boyunca, tarafından’ anlamlarına gelen “para” edatı ile ‘türkü, şarkı’ anlamına gelen “aoide” sözcüklerinin bir araya gelmesinden oluşmuştur. Eğlenceli, şaka içerikli, alaycı şarkılara `parodi’ adı verilir. Edebiyatta ise ciddi bir sanat eserini taklit ederek alaya almak, gülünç duruma düşürmek anlamına gelir.

7- Şiirde anlaşılmazlık dışlanır ve anlam, şiirin en önemli niteliği olarak öne çıkarılmıştır. Anlam düz ve dolaysız olmalı, fikirle karıştırılarak aynı şeyler sanılmamalıdır. “Şiir, bir bütün hususiyeti edasında olan bir söz sanatıdır ve her şeyden önce manadan ibarettir.”
8- Kişiler dünyasını sıradan insanlar veya küçük insan tipi oluşturur.
9- Garip şiiri veya Birinci Yeni şiirinde A. Breton’un “devrimci bir akım olduğu için Marksizm’in yanında hatta üstünde gördüğü” Gerçeküstücülük (Sürrealizm)’ akımının etkileri vardır. Dadaizm akımından da etkilenmişler, hatta dadaizmin “kuralsızlığı kural edinmek” anlayışı Garipçilerin sanat anlayışın’ özetler.
10- Şiirin müzik, resim gibi sanatlarla ilişkisine karşı çıkmışlardır. Özellikle Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’in şiirlerinde yer alan musiki-şiir ilişkisini dışlamışlardır.

11- Şiirlerinde ironiye (istihza-ince alay) yer vererek toplumsal eleştiri yapmışlardır.

Neler yapmadık şu vatan için
Kimimiz öldük,
Kimimiz nutuk söyledik

İroni Nedir?

İroni: Yunanca kökenli bir sözcük olan ironi, ‘söylenenin tam tersini kastetmek, alaya almak” anlamlarına gelir.

12- Nükte ve tekerlemelere yer vermişler, tekerleme tarzını şiirlerinin dokusuna sindirmişlerdir.

“Ağaca bir taş attım
Düşmedi taşım
Düşmedi taşım
Taşımı ağaç yedi
Taşımı isterim
Taşımı isterim.”

13- “Şiir duyguya değil, akla seslenmelidir.” görüşünü benimsediler.
14- Siyaset dışı kalmışlardır. Onlara göre şiir dini öğreti ve ideoloji emrinde veya bunları aşılamakta bir araç olarak kullanılmamalıdır.
15- Söylev havasından uzaklaşmışlardır. Doğa betimlemelerine başvurmuşlardır.
16- Şiirde çocukluk ve ona dönüş arzusu belirgindir. “Yaşama sevincini dile getirmişlerdir.”
17- Şiirde parça ve mısra güzelliğinden daha çok bütün güzelliği önemsenmesi gerektiğini savunmuşlardır.
18- Şiirde yapıya büyük önem verilir. Şiirde şekil şiirin bizzat kendisidir görüşünü savunmuşlardır.
19- Garipçiler; şiirlerinde toplumun orta ve alt katmanlarında yer alan ekonomik açıdan ve zevk bakımından geri kalmış insanların yaşayışı, aşk, İkinci Dünya Savaşı, çocukluk, yaşama sevinci, ölüm, öte duygusu, doğa, hayvan-insan ilişkileri, sosyal eleştiri, karamsarlık, hüzün, kır hayatı, deniz, İstanbul, sosyal hayat ve yalnızlık konularını işlemişlerdir.

Garip Hareketi Nasıl Başladı?

Garip Hareketi, Ankara’da başlamış ve on üç yıllık etkinliğin ardından yine Ankara’da sona ermiştir. Bu durum üç şairin, hareketin başlamasından yıllar önce Gazi Mustafa Kemal İlk Mektebindeki öğrencilikleri sırasında başlayıp Ankara Erkek Lisesinde pekişen arkadaşlıklarından kaynaklanır. Üç arkadaşın ilk manzumeleri Ankara Erkek Lisesinin yayın organı olan “Sesimiz” adlı dergide yayımlanmıştır. İlk denemeleri “şairane” bir edayla ve hece ölçüsüyle yazılmış romantik metinlerdir.
Ortak çıkardıkları “Garip” adlı kitabın adını Cavit Yamaç koymuştur. Kitap 1941 Mayıs’ında çıkmış. Oktay Rıfat Horozcu ve Orhan Veli’nin birlikte yazdıkları “Kuş ve Bulut” ile “Ağaç” kitapta ilk ve son şiirler olarak yer almıştır. Garip hakkında ilk yazıyı Va-nu yazmıştır. “Parlak Nazariyelerin Vardığı Sönük Netice” balıklı yazısında (Akşam-6.5.1941) Garip ön sözündeki iddialı görüşlerin uygulamaya konulamadığını öne sürer. Garip hakkında ilk olumlu değerlendirmeyi Oktay Akbal yapmıştır. Garipçileri “Modern Edebiyatımızın Triosu” (Servetifünun-Uyanış 29 Mayıs 1941) olarak niteler. Garipçilerin şiir tarihimizdeki öncülüğünü ilk kez Oktay Akbal vurgulamıştır.

Garip Hareketi ve Genel Özellikleri

  • Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday, 1940 yılında başlattıkları “Garip Hareketi” ile Cumhuriyet Döneminin ikinci edebî topluluğunu oluşturmuşlardır.
  • Bu üç sanatçı, gelenekçi şiir anlayışına karşı ortaklaşa yayımladıkları “Garip” adlı kitapla yeni bir şiir anlayışı ortaya koydular.
  • 1. Yeni de denen bu akımla o güne kadarki şiir geleneğine topyekûn başkaldırıp şiirler ilgili hiçbir kuralı tanımadıklarını belirttiler.
  • Sürrealizm akımından etkilendiler.
  • Geçim sıkıntısını, günlük hayatı işlediler.
  • Şiirde ölçü ve kafiye kullanmadılar.
  • Toplumda görülen aksaklıkları, şiirin doğal akışını bozmadan verdiler.
  • Şiirsel söyleyişte konuşma dilinin doğallığından yararlandılar.
  • Günlük hayatın, küçük adamın sorunların dile getirdiler.
  • Yaşama sevincini ve yaşama hakkını işlediler.
  • Süslü, söz oyunlarına dayalı bir dil yerine yalın bir dili yeğlediler.

4 Yorum

Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.