Sözlü Edebiyat Dönemi ve Özellikleri

SAV

Bugünkü atasözlerinin benzeri olan sözlü ürünlerdir. Bunlarda o dönemlerdeki Türk toplumunun, sosyal yaşayışa, insan davranışlarına, doğa olaylarına ilişkin görüşleri dile getirilmiştir. Sav örnekleri:

Ermegüge bulut yük bolur. (Tembele bulut yük olur.)

Aç ne yimes, tok ne times. (Aç ne yemez, tok ne demez.)

Yıgaç ucunga yil tegir, körglüg kişige söz kelir. (Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz gelir.)

Ay tolun bolsa elgin imlemes. (Dolunay haline gelen ay, el ile gösterilmez.)

SAGU

“Yuğ” denen ve çoğunlukla önemli kişilerin ölümünde düzenlenen cenaze törenlerinde söylenen yas şiirleridir. Bunlarda, ölenin iyilikleri, erdemleri anlatılır; bu ölümden duyulan acılar yansıtılır. Saka Türklerinin hükümdarı Alp Er Tunga’nın ölümü üzerine söylenen sagu en bilinen örnektir. Şu dizeler bu sagudandır:

Könglüm içün örtedi ([Ölümü] gönlümün içini yaktı)
Yetmiş yaşığ kartadı (Yetmiş yaşına gelmiş gibi ihtiyarlattı)
Kiçmiş ödük irtedi ([O gönül] şimdi geçmiş günleri arıyor)
Tün kün kiçip irtelür (Günler geceler geçse de yine arayacak)

KOŞUK

İslamlık öncesi dönemde “sığır” adı verilen kutsal sürek avlarında; av sonrası yapılan ve “şölen” denilen törensel şenliklerde, “toy” denen dinsel ziyafetlerde, zaferle sonuçlanan savaşlardan sonraki eğlencelerde söylenen
şiirlere “koşuk” denirdi. Bunlar, saz eşliğinde söylenen şiirlerdi. Bu şiirlerde aşk, doğa sevgisi, yiğitlik, at’a ve savaş araçlarına duyulan ilgi… başlıca tema ve konulardır.

Etil suvı aka turur (İdil suyu aka durur)
Kaya tübi kaka turur (Kaya dibin(i) kaka durur)
Balık telim baka turur (Balık çoktur baka durur)
Kölin takı küşerür (Gölü dahi taşırır)

Bu dizelerin, “doğa”yı konu eden bir koşuktan alındığı görülmektedir.
Şu dizeler de aşk “tema”sını işleyen bir “koşuk”tan alınmıştır.

Yalfın anın közi (Büyülüdür onun gözü)
Yeklin anın özi (Konuktur onun özü)
Tolun ayın yüzi (Dolunaydır onun yüzü)
Yardı menin yürek (Yardı benim yüreğimi)

DESTAN (EPOPE)

Destanlar, ulusların, tarihsel belgelerle kanıtlayamadıkları uzak geçmişlerinde yaşanmış ve o ulusun yaşamında derin etkiler yaratmış bir olay çevresinde yüzyıllar içinde oluşturulan uzun, manzum öykülerdir. Bunlarda gerçek olay bir çekirdek olarak kalır; öykü bu olay çevresinde, toplumun hayal gücüyle süslenerek geliştirilir. Son aşamada o ulusun ulusal bir şairi tarafından yazıya geçirilen destan, evrimini tamamlamış olur. Türk destanlarının hiçbiri bir ulusal şairce yazıya geçirilmiş değildir. Bunların konuları hakkında Çin, İran ve Arap kaynaklarından edinilmiş bilgilere sahibiz.

Türk Destanları Türk destanları, Türk tarihin akışı içinde şu başlıklar altında incelenir:

  • Saka Türklerinin Destanları
    • Alp Er Tunga destanı: Sakaların İranlılarla savaşlarını anlatan destandır.
    • Şu destanı: Bu destan, Saka Türklerinin Makedonya Kralı İskender’le yaptıkları savaşı anlatır.
  • Hunların Destanı
    • Oğuz Kağan destanı: Bu destanda büyük Hun hükümdarı Oğuz (Mete)’un Orta Asya’da Türk birliğini ve Hun İmparatorluğu’nu kurması, ölümüne yakın da bu imparatorluğu oğullarına pay etmesi… anlatılır.
  • Göktürklerin Destanları
    • Bozkurt destanı: Bu destanda Göktürklerin dişi bir bozkurttan türedikleri anlatılmaktadır.
    • Ergenekon destanı: Bu destan, Göktürklerin, Ergenekon denen yerde uzun zaman kalıp çoğaldıktan sonra, bu yere sığamaz olunca, oradan çıkmalarını zorlaştıran demir bir dağı eriterek başka yurtlara doğru açılıp büyük bir devlet kurduklarını anlatır.
  • Uygur Türklerinin Destanları
    • Türeyiş destanı: Bu destanda Uygurların erkek bir kurttan türedikleri anlatılır.
    • Göç destanı: Bu destanda Moğolistan’da yaşayan Türklerin, yurtlarında yaşadıkları kuraklık ve kıtlık yüzünden göçmek zorunda kalmaları, Çin’in Kansu bölgesine ve Doğu Türkeli’ne göçleri anlatılmaktadır.

Ulusların eski dönemleriyle ilgili olan, olağanüstülüklerle süslü, uzun doğuş hikâyeleri de diyebileceğimiz destanlar “doğal destan” diye adlandırılır. Yukarıda saydığımız destanlar Türklerin doğal destanlarıdır. Başka ulusların da doğal destanları vardır ve bunlar, o ulusların ulusal şairlerince yazıya geçirilerek oluşum evrelerini tamamlamış destanlardır.

  • İlyada ve Odysseia (Homeros): Eski Yunanlıların destanı
  • Şehname (Firdevsi): İranlıların destanı
  • Kalevala (Lönnrot): Finlandiyalıların destanı
  • Ramayana (Valmiki): Hint destanı
  • Gılgamış: Sümerlerin destanı
  • Nibelungen: Almanların destanı
  • Şinto: Japonların destanı
  • Chanson de Reland: Fransızların destanı
  • İgor: Rusların destanı…

Yakın çağlarda gerçekleşen ve ulusların yaşamında derin izler bırakan olaylar üstüne belli kişiler tarafından kaleme alınmış destanlar da vardır. Bunlara “yapay destan” denir.

  • Kurtarılmış Kudüs (Tasso)
  • Çılgın Orlando (Ariosto)
  • Kaybolmuş Cennet (Milton)
  • Üç Şehitler Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
  • Kuvayı Milliye (Nâzım Hikmet)
  • Maraşın ve Ökkeşin Destanı (Gülten Akın)

Sözlü Edebiyat Dönemi Genel Özellikleri

  • Türk edebiyatında yazının henüz kullanılmadığı edebi dönemdir.
  • Bu dönem edebiyatı, sözlü olarak (anonim) üretilmiş ve kulaktan kulağa yayılarak varlığını sürdürmüştür.
  • Bu dönemde verilen ürünler, Orta Asya’daki atlı göçebe yaşam tarzlarının izlerini taşır. Temel geçim kaynakları avcılık ve hayvancılık olan bu yaşam biçiminde Şamanizm, Budizm ve Brahmanizm gibi dinler, hem hayat tarzında hem de edebi ürünlerde etkili olmuştur.
  • Bu dönem edebi ürünleri müzik eşliğinde ve kopuz adı verilen sazla söylenmiştir.
  • Şiirlerde Türklerin milli ölçüsü kabul edilen hece ölçüsü kullanılmıştır.
  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Dönemine göre son derece arı/sade bir dili vardır.
  • Mısralarda genel olarak yarım kafiye kullanılmıştır.
  • Daha çok kahramanlık, doğa, aşk ve ölüm konuları işlenmiştir.
  • Dönemin en önemli ürünleri destanlardır. Diğer türler koşuk, sagu ve savlardır.
  • Bu ürünler, Türk toplumlarının “sığır, şölen, yuğ” adını verdikleri törenlerden doğan ürünlerdir.
  • Bu dönem toplumsal hayatının en önde gelen simaları; büyücü, şair, din adamı, hekim, hâkim, sanatçı vs. gibi kimlikleri bünyesinde barındıran ve kam, şaman, baksı, oyun, ozan gibi isimlerle anılan insanlardır. Şiirleri de kopuz/müzik eşliğinde bunlar söyler.
  • Genellikle yarım uyak ve rediflerle ahenk sağlanır. Yer yer aliterasyonlar da görülür.
  • Kopuz eşliğinde ve genelde ozan, şaman, kam,baksı adı verilen büyücü din adamları tarafından söylenir.
  • Konusu itibarıyla lirik, epik ve pastoral özellikler taşır.
  • Sığır (av töreni) ve şölen (kurban töreni) adı verilen törenlerde söylenir.

1 Yorum

Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.