Parnasizm, XIX. yüzyılın ikinci yarısında romantik şiir anlayışına tepki olarak Fransa’da ortaya çıkan realist şiir akımıdır. Realizmle parnasizmin ortak yanı, romantizme karşı olmak ve pozitivizmi benimsemektir. Ancak, şiir ile düzyazının oluşumları çok farklı olduğu için, şiirde realizm ayrı bir akım olarak ortaya çıkmıştır. Romantik çevreden gelen Thèophile Gautier ile Thèodore de Banville parnasizmin hazırlayıcısı, Leconte de Lisle de en büyük temsilcisi sayılmaktadır.
Tevfik Fikret’in Servet’i Fünun dönemi şiirlerinde parnasizmin açık etkisi görülür. Yahya Kemal’in ilk şiirlerinde de bu akımın izleri sezilmektedir.
Parnasizme tepki olarak doğmuş bir şiir akımıdır. 1885- 1900 yılları arasında en etkili dönemini yaşamış, kendinden sonraki dönemlerin şiir anlayışları üzerinde etkili olmuştur. Sembolizmin öncüsü, Charles Baudelaire’dir; “Kötülük Çiçekleri” adlı kitabı, bu akımın özelliklerini yansıtan örnekler içerir. Simgecilik akımı da denir.
Sembolizm, Türk edebiyatında da yankısını bulmuştur. İlk etkiler, Servet-i Fünun şairi Cenap Şahabettin’de görülür. Ancak, bu akımın bütün kurallarını benimseyen, bunu düzyazılarında da savunan ve ona uygun şiirler yazan, Ahmet Haşim’dir. Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Muhip Dıranas’ta da bu etki sezilmektedir.
XIX. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan empresyonizm akımı, asıl etkisini resim sanatında göstermiştir. Öbür sanat dallarını da etkileyen empresyonizm, özellikle şiirde, sembolistlerin uyguladığı bir yöntem olarak görülür. Empresyonistler, sanatçının dış dünyayı olduğu gibi anlatmasının mümkün olamayacağını ileri sürmüşler; bu dünyanın, ancak sanatçının hayalleriyle bezenmiş izlenimleri yardımıyla anlatılabileceğini savunmuşlardır. Kısaca, varlığın gerçek ve nesnel yanını anlatma değil, sanatçıda uyandırdığı izlenimleri anlatma amacını güderler. “İzlenimcilik” akımı da denir.
Empresyonizm, sembolizmin dünyaya bakma biçimini oluşturduğu için, kaynaklarda aynı sanatçıların, hem sembolistler, hem de empresyonistler arasında sayıldığını görüyoruz.
R.M. RİLKE (1875-1926): Alman halk şarkıları geleneğinden yararlanmıştır. Şiirlerinde doğa, ölüm, özlem ve aşk gibi ana duyguları işlediği görülür. Düzyazıları da vardır. Yapıtları: Chistop Rilke’nin Aşk ve Ölüm Şarkısı, Duino Mersiyeleri, Malte Laurids Brigge’nin Notları, Genç Bir Şaire Mektuplar…
Dil ve estetik kurallarını tanımayan, anlatımda başıboş bir yol tutan, bile bile kapalılığa sapan edebiyat çığırıdır. 20. yy. başlarında, anlamsız sayılan dünya değerlerine karşı çıkmak amacıyla doğmuş; akıldışı, raslantısal, sezgisel ve anlamsız bir alaycılığı ön plana çıkarmıştır. Kuralsızlığı, kural olarak benimser. Kuşkuculuğu temel alır. İsviçre’de Romanya asıllı Tristan Tzara ve arkadaşları tarafından kurulmuştur. Zihinleri yargılardan kurtarmak bakımından önemlidir. Yerini sürrealizme (gerçeküstücülük) bırakmıştır.
XX. yüzyıl başlarında ortaya çıkmış bir sanat akımıdır. Bilinçaltının karanlık ve karmaşık dünyasını sanata yansıtmak amacını güder. Fransız filozofu Henry Bergson, “sezgicilik” adı verilen felsefesiyle ruhu savunmuş, onun beyne bağlı bir nitelik olmadığını, akıl ve mantıktan daha üstün bir varlık olduğunu ileri sürmüştür. Bu felsefi bakış, sürrealizmin düşünsel temeli olmuştur.
Dr. Sigmund Freud, insanın varlığında iki yön bulur: bilinç ve bilinçaltı. O, insanı “bilinçaltı”yla açıklar. Sürrealizmin kurucusu Fransız şair ve ruh doktoru Andrè Brèton, “Mantıkçı aklın davulunu patlatıp yırtığından içine bakmak gerekir.” demiştir. Büyük savaşların (özellikle, Birinci Dünya Savaşı‘nın) yarattığı yıkım ve bunalım, insanları gerçeklerden kopmaya zorlamıştır. Bu nedenle, sanatçılar, bilinçaltı dünyasına sığınmışlar; törelere, geleneklere karşı çıkmışlardır. “Gerçeküstücülük” akımı da denir.
Sürrealizm, Türk edebiyatının, kısmen, “Birinci Yeni (Garipçiler)”, özellikle de “İkinci Yeni” diye bilinen şiir akımları üzerinde etkili olmuştur.
Egzistansiyalizm, kökü ilkçağ Yunan felsefesine kadar uzanan bir felsefe sistemidir. İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında bağımsız bir felsefe olarak ortaya çıkmıştır. Felsefe ve edebiyat alanında en önemli temsilcisi ve kurucusu Jean Paul Sartre’dır. Egzistansiyalizm, insanlığın yok olma tehlikesiyle karşılaştığı ve bütün değer yargılarının sarsıldığı İkinci Dünya Savaşı yıllarında kendine uygun bir ortam bularak tutunmuş, yaygınlaşmış ve bir bunalım edebiyatı biçiminde “akımlar tarihi”ndeki yerini almıştır. İnsanın bırakılmışlığını, yalnızlığını, umutsuzluğunu, güvensizliğini belirtmek; insanın kendini tanımasını, özünü yaratmasını, baskılardan kurtulmasını sağlamak için savaşmak egzistansiyalist yazarların başlıca sorunudur. Varoluşçuluk bir bakıma çağdaşlıktır. Bu edebi akımın diğer adı “Varoluşçuluk” akımıdır.
Bu akım, derecesi değişik olmakla birlikte, çağdaş Türk edebiyatı yazarlarından kimilerini etkilemiştir. Melih Cevdet Anday ile Demir Özlü’nün kimi yapıtlarında bu etki sezilmektedir.
Modern yaşantının verdiği yeni heyecanlardan doğan bir edebiyat akımıdır; yenileşmenin tüm olanaklarına açılan bir yönelmedir. Amacı, dinamizmi sanatın içine sokmaktır. Fütürist anlayışla yazılan şiirlerde, duygunun yerini makine, çark sesleri, fabrika gürültüleri almıştır. Fütürizm akımının bir diğer adı da “Gelecekçilik” akımıdır.
F. T. MARİNETTİ (1876-1944), V. MAYAKOVSKİ (1893- 1930)
Konunun görünen ve görünmeyen yönünü (özünü) geometrik şekillerle ortaya koymaya çalışan, daha çok resim dalında etkili olmuş bir akımdır kübizm akımı. Duyularla olayları birbirine karıştırmak, ayrı ayrı yerlerde geçen şeylerin birlikte aynı anda olduğunu kabul etmek esasına dayanır.
M. JACOB (1876-1944), G. APOLLİNAİRE (1880-1918)
Şiirde sözün anlamını değil, sesi (harfi) temel alan, hiçbir şey anlatmayan, anlamsız şiire yönelen bir sanat akımıdır. En önemli temsilcisi Romanyalı şair İSODORE İSOU’dur. Bu akımın diğer adı “Harfçilik” akımıdır.
Bireyci dünya görüşüne ve simgeci anlayışa tepki olarak doğmuştur. Kişinin toplumla ilişkisini, toplumun kişi mutluluğundaki etkisini anlatan bir edebiyat akımıdır. Çağdaş bir klasisizm yaratmayı amaçlar. Bu akımın diğer adı “Tekruhçuluk” akımıdır. En önemli temsilcisi Fransız şair ve yazar, JULES ROMAİNS’tir.
Olayların, varlıkların, gerçekte olduğu gibi değil, sanatçının iç dünyasına göre anlatılması anlayışına dayanır (iç gözlem). Objektiflikten kaçmak bakımından dış âlemi tamamen ortadan kaldırmayı amaçlar. Bu akım aynı zamanda “Dışavurumculuk” akımı olarak da adlandırılır.
J. JOYCE (1882-1941), F. KAFKA (1883-1924), T. S. ELİOT (1888-1965) Türk edebiyatında; OĞUZ ATAY (1934-1979)
Batı EdebiyatıYUNAN EDEBİYATIALMAN EDEBİYATIAMERİKAN EDEBİYATIİSPANYOL EDEBİYATIRUS EDEBİYATI Batı edebiyatının kökenleri Antik Yunan ve Roma'ya dayanır.…
Yazıdaki Başlıklarİnce Memed Konusuİnce Memed Karakterlerİnce Memed Özetİnce Memed 1 2 3 4 Özetİnce Memed…
Kemal Tahir Devlet Ana KonusuDevlet Ana Türü Nedir?Devlet Ana ÖzetDevlet Ana Romanının İncelemesiDevlet Ana Kimin…
Yazıdaki BaşlıklarKürk Mantolu Madonna KonusuKürk Mantolu Madonna TürüKürk Mantolu Madonna KarakterleriKürk Mantolu Madonna ÖzetKürk Mantolu…
Yazıdaki BaşlıklarKuyucaklı Yusuf KonusuKuyucaklı Yusuf Karakterler ve KahramanlarıKuyucaklı Yusuf Özet UzunKuyucaklı Yusuf Roman AnaliziKuyucaklı Yusuf…
Yazıdaki Başlıklar Fatih Harbiye KonusuFatih Harbiye KarakterleriFatih Harbiye ÖzetFatih Harbiye Kısa ÖzetNeriman Hangi Romanın Kahramanı?Fatih…
View Comments
Edebiyat problemini çözmenin en kolay yolu internetteki animasyon eğitim setleri ya. Ben animonikten eğitim seti alıp deneyene kadar akımları ve yazar-eserleri ne kadar çalışırsam çalışayım bi türlü aklımda kalmadıydı. Çok fazla var çünkü. Animonikte hepsi animasyon görüntülerle hazırlanmış zaten çalışırken eğlenceli de oluyo akılda da kalıyo. Ben denemenizi tavsiye ederim diğer türlü edebiyatla baş olmuyor
En kolay konu edebi akımlar. Her sene soruyolar hepisini de yaptım
Sanırım bu yazıda eksik olan edebi akımlar var. Kontrol eder misiniz?